İsrail ve Lübnan arasında doğalgaz krizi

Savaşın eksik olmadığı bir coğrafyada, yeni bir sürtüşmenin ayak seslerini duyuyoruz. İsrail ile Lübnan arasında anlaşmazlık olan bir bölgede, İsrail’in enerji çıkarma çalışmalarına başlaması Lübnan’daki önemli güç odaklarından Hizbullah Lideri Hassan Nasrallah tarafından ciddi bir karşılık gördü. Nasrallah, 9 Ağustos’ta; Lübnan’ın milli çıkarlarına tehdit olacak her durumun karşısında olacağını beyan etti.

Hassan Nasrallah Lübnan hükümetinde herhangi bir yer sahibi olmasa da; Lübnan’ın İran tarafından desteklenen Şii kanadını temsil ediyor ve kimilerine göre Lübnan’ın en güçlü insanı.

Lübnan ordusu, güçlü bir roket cephaneliği ve esas olarak İran tarafından sağlanan insansız hava araçlarına sahip. Temmuz ayı başlarında, bu insansız hava araçlarından üçü, kısmen tartışmalı bölgenin içinde, İsrail kıyılarından yaklaşık 90 km uzakta olan Karish (İbranice köpekbalığı için) olarak bilinen bir gaz sahasına fırlatıldı. Bu füzeler; İsrail’de faaliyet göstermekte olan ve Yunan sermayeli Energean tarafından düşürülse de, Lübnan’ın mesajı oldukça netti; “İsrail gelecek ay başlamayı planladığı gaz çıkarma girişiminden vazgeçmeli”.

İsrail on yılı aşkın bir süredir Suriye’de Hizbullah’ın silah depolarına ve konvoylarına hava saldırıları düzenlemesine rağmen, 2006 yılındaki, militanlara karşı düzenlediği gaddar bir kampanyanın sona ermesinden bu yana Lübnan topraklarında savaşmaktan kaçındı. Her iki taraf da bu çatışmayı tekrarlamak istemiyor. Hizbullah, İsrail’in bir ay süren saldırısına dayanmayı başardı ve İsrail hava kuvvetleri Lübnan’ın sivil altyapısını yerle bir etmesine rağmen, Hizbullah İsrail kasabalarına füzeler atmaya devam etti.

Ancak son zamanlarda Hizbullah bir “direniş” örgütü olarak itibarını artırmaya çalışıyor. İsrail askeri istihbaratının eski komutanı ve şu anda Tel Aviv’deki Ulusal Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü’nü yöneten Tamir Hayman, “Hizbullah Lübnan’daki popülaritesini büyük ölçüde kaybetti ve silahlı bir grup olarak meşruiyetini yeniden kazanması gerekiyor” diyor. Hizbullah’ın hamisi İran da İsrail’in dikkatini Amerika ve diğer beş dünya gücüyle nükleer anlaşmayı canlandırmak için yapılan son müzakerelerden uzak tutmak istiyor. Bunun farkında olan Amerikalılar da, iki ülkenin denizdeki münhasır ekonomik bölgelerinin sınırını çizmeye çalışıyor.

Lübnan’ın Najib Mikati liderliğindeki geçici hükümeti ise, Hizbullah’ı anlaşmazlığın dışında kalmaya çağırdı. Ancak İsrailli yetkililer, Hizbullah’ın yeniden gaz üretim platformlarına saldırma eğiliminde olacağından endişeliler. Bu daha büyük bir yangını ateşleyebilir. “İsrail’le açık deniz arama hakları için savaşmak, denizde bir ‘İsrail işgali’ olduğunu ve Hizbullah’ın roket saldırılarının haklı olduğunu iddia etmenin uygun bir yoludur. Bu Hizbullah’ın bir savaş istediği anlamına gelmez, ancak bir savaşa dönüşebilir” diyor Hayman.

Doğu Akdeniz’in altındaki doğal gaz, Lübnan ve Mısır’ın bocalayan ekonomilerini desteklemeye de yardımcı olabilir. Açık deniz gazı, Gazze’deki Filistinliler için çok ihtiyaç duyulan altyapı projelerini finanse edebilir. İsrail, Mısır ve Ürdün arasındaki bir gaz boru hattı şimdiden bu ülkeler arasında mevcut olan ittifakları güçlendirmeye hizmet etti. Suudi Arabistan ise fütürist şehri Neom’u Ürdün sınırına yakın inşa ettiğinden, başka bir faydalanıcı olabilir.

Doğu Akdeniz’deki enerji ağına Lübnan’ı dahil etmek mantıklı gözükse de, Lübnan’ın İsrail’le resmi bağları olmadığı sürece gerçekleşemez. Deniz altındaki atıl durumda olan doğal gaz rezervleri, kendilerini Rus arzından kurtarmaya çalışan Avrupa ülkeleri için de, iyi bir alternatif enerji kaynağı olabilir.

Bununla birlikte; çok az petrol şirketi, sürecin kendisi bir yangını kıvılcımı çıkarmakla tehdit ederse; keşif çalışması yürütme, üretim platformları inşa etme ve boru hatları döşeme riskini alacaktır.

Leave a reply:

Your email address will not be published.

Site Footer

Sliding Sidebar